Yaklaşık 20 yıldır Eğitim Yönetim Sistemleri’ni (Learning Management System – LMS) eğitim birimlerinin ayrılmaz bir parçası olarak görebiliyoruz. Peki çalışanlara sunduğumuz ve yönettiğimiz gelişim faaliyetlerimiz ve tüm tüm süreçleri takip ettiğimiz bu sistemler nasıl ortaya çıktı, nereye doğru dönüşüyor ve doğru sistemi nasıl seçebiliriz? Gelin bu soruların cevabını birlikte bulalım.
Başlangıç ve Değişim
2000’lerin başların karşımıza çıkan Eğitim Yönetim Sistemleri, organizasyon bünyesinde bulunan çalışanlara veya satış kanallarına oryantasyondan başlayacak şekilde, temel bilgileri, ürün ya da hizmetleri ve kişisel gelişimi hedefleyen içeriklere ulaşılabilecek bir platform olarak kullanıma başlandı. Ekonomik krizlerin yaşandığı, sınıf eğitimlerinin ve bu eğitimlere katılımın azaldığı, bütçenin eğitimden alınıp farklı alanlara dağıtıldığı bu dönemde, e-eğitimlerin bir kurtarıcı olarak çıktığını söyleyebiliriz. Özellikle de dağınık bir yapıda olan finans ve telekomünikasyon şirketleri için.
Her ne kadar verimli olarak karşımıza çıksa da bu sistemlerin de sahip olduğu bir sorun vardı. Şirketlerin birçoğu sınıf içi eğitimleri ve e-eğitimleri farklı platformlar üzerinden yönetiyordu. Bu iki eğitim türü için herhangi bir entegrasyon yoktu. Kısaca özetlemek gerekirse; e-eğitim talep-onay süreci eğitim yönetim sistemi üzerinden giderken, sınıf eğitimi talepleri ya Excel’de ya da belirli formlar ve yöneticinin ıslak imzası ile toplanıyordu. Durum böyle olunca çalışanların gelişim planlarına bakıldığında sadece e-eğitim görülüyordu. Sınıf içi eğitim için bir transkript veya sertifika istendiği taktirde eğitim biriminin manuel bir form hazırlaması gerekiyordu.
(2000’lerin başında eğitim uzmanı olarak çalışırken sınıf eğitimlerini yönetip, kullanıcılara Excel üzerinden otomatik e-posta atabilmeleri için Visual Basic öğrendiğimi söylesem yeterli olur sanırım.)
2000’lerin ortalarına gelinmesiyle birlikte ilk değişimler de artık gün yüzüne çıkmaya başlamıştı. Artık Eğitim Yönetim Sistemleri, karma eğitim programlarını destekleyebiliyor, yapılan entegrasyonlar sayesinde çalışanların gelişim planlarında sınıf eğitimleri ve okuma materyali gibi gelişim faaliyetlerini tanımlanabiliyordu.
Yaklaşık 10 sene sonrasında ise hayatımızda yeni bir dönem başlamıştı. Akıllı cep telefon kullanımının yaygınlaşması, 3G sayesinde mobil verinin eskisinden daha hızlı bir hale gelmesi ve dinamik öğrenim sayesinde Eğitim Yönetim Sistemlerinde başka bir değişim dönemi başlamıştı. Artık Eğitim Yönetim Sistemleri, mobil olarak da kullanıma açılmaya başlanıyordu. Ancak her ne kadar bu değişimler olumlu ve bir devrim olarak gözükse de birtakım sorunları da gün yüzüne çıkarıyordu. Artık daha önceden kullandığımız Flash tabanlı eğitimler mobil cihazlarda çalışamıyordu. HTML 5 ve video eğitimlerse bu probleme karşı bir kurtarıcı olarak karşımıza geliyordu.
Mobil eğitimler veya uygulamaların beklediği etkiyi yaratıp yaratmadığına dair kesin bir şey söylemeyiz. Ancak şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki, sosyal medya kullanımının ve mobil oyunların yükselişiyle birlikte oyunlaştırma ve sosyal öğrenim hayatımıza girmişti. Aslında bu da Eğitim Yönetim Sistemlerinin tekrar bir değişim içerisinde olduğunun habercisiydi. Bu değişim ile eğitim yönetim sistemleri kullanıcıların paylaşım veya yorum yapabildiği, paylaşım veya öğrenme gruplarının yer aldığı, belirli faaliyetlerden puanlar alınabildiği bir platform haline getirdi.
Eğitim ve Gelişim Danışmanlığı
Uçtan Uca Eğitim ve Gelişim Danışmanlığıyla çalışanlarınızı yarına hazırlayın
Copyright © 2024 EduBiz
EduBiz web sitesinde her türlü bilgiyi ve görseli değiştirme, düzeltme ve yayınlama hakkını saklı tutar.